
Suça yatkınlık konusu, uzun yıllardır hem bilimsel hem de toplumsal tartışmalara konu olmaya devam ediyor. İnsanların suç işleme eğilimleri yalnızca çevresel faktörlerle değil, aynı zamanda genetik yapılarıyla da ilişkili olabilir mi?
İşte bu soruya yanıt ararken karşımıza çıkan en ilgi çekici genlerden biri: MAOA.
Genetik ve Davranış Arasındaki Karmaşık İlişki
Genetik bilimi, bireylerin kalıtsal özelliklerini inceleyerek sağlık, davranış ve kişilik yapıları üzerinde nasıl etkili olabileceğini araştırır. Peki, kalıtım yoluyla aktarılan genler suç gibi toplumsal sapmaları açıklamada ne kadar etkili olabilir?
Bu alandaki bilimsel çalışmaların ilki 19. yüzyılda Sir Francis Galton tarafından yapılmıştır. Galton, üstün yetenekli bireylerin genetik olarak benzer özellikler taşıdığını ve bu özelliklerin kuşaktan kuşağa aktarılabileceğini ortaya koymuştur. O zamandan bu yana, genetik faktörlerin zekâ, kişilik ve hatta agresyon gibi psikolojik özelliklerle ilişkili olabileceği düşünülmektedir.
Ancak burada kritik bir detay var: Genlerin etkisi, çevresel faktörlerden bağımsız düşünülemez. Aile yapısı, travmalar, sosyoekonomik durum ve eğitim gibi etmenler, genetik yatkınlıkların nasıl şekillendiğini büyük ölçüde belirler.
MAOA Geni Nedir?
MAOA (monoamin oksidaz A), beyinde dopamin, serotonin ve noradrenalin gibi nörotransmitterlerin parçalanmasını sağlayan bir enzimi kodlayan gendir. Bu nörotransmitterler ruh halimizi, stres tepkimizi ve davranışlarımızı düzenlemekte önemli rol oynar.
MAOA geninde meydana gelen bazı varyasyonlar, bu enzimin daha düşük çalışmasına neden olabilir. Düşük aktivite gösteren MAOA geninin, saldırganlık ve antisosyal davranışlarla ilişkili olabileceği bazı araştırmalarda öne sürülmüştür. Bu gen, literatürde bazen “savaşçı gen” (warrior gene) olarak da anılır.
Finlandiya Örneği: Genetik Yapı ile Suç Arasındaki Bağlantı
Molecular Psychiatry dergisinde yayınlanan ve Finlandiya'da gerçekleştirilen bir çalışmada, yaklaşık 900 suçlunun genetik analizi yapılmıştır. Araştırmada, özellikle aşırı şiddet içeren suçları işleyen bireylerde MAOA ve CDH13 adlı iki genin belirgin şekilde çalıştığı tespit edilmiştir. CDH13, dikkat eksikliği ve bağımlılık gibi psikiyatrik durumlarla ilişkilidir.
Bu genetik varyantlara sahip bireylerde, davranışsal kontrol mekanizmalarının farklı çalıştığı gözlemlenmiştir. Ancak, aynı araştırmada çevresel etkenlerin —örneğin çocukluk travmaları, istismar geçmişi, madde kullanımı— genetik yatkınlıkla birleştiğinde bu eğilimlerin daha da güçlendiği belirtilmiştir.
Bu da bizlere şunu gösteriyor: Suç işleme eğilimi sadece genetik değil, genetik ile çevresel etmenlerin etkileşimiyle ortaya çıkar.
Yapay Zeka Perspektifi: Genetik Verilerin Yeni Yorumu
Bugün, genetik verilerin analizinde yapay zeka (AI) sistemleri giderek daha fazla kullanılıyor. MAOA gibi genetik varyantların suç eğilimleriyle olası ilişkilerini belirlemek için machine learning algoritmaları, büyük veri setleri üzerinden çalışarak daha hızlı ve kapsamlı analizler yapabiliyor.
Örneğin, bir kişinin genetik profilinde MAOA geninin düşük aktivitesine rastlandığında, bu bilgi AI destekli modeller aracılığıyla çevresel risk faktörleriyle birlikte değerlendirilerek suç davranışı potansiyeli üzerine risk haritaları çıkarılabiliyor. Tabii ki bu tür sistemler sadece bilimsel amaçla kullanılıyor ve etik sınırlar içinde değerlendiriliyor.
Bu noktada önemli bir tartışma alanı da ortaya çıkıyor: Yapay zekanın bireysel genetik verilerle çalışması etik midir? “Bir kişi sadece genetik yapısına bakılarak potansiyel bir suçlu olarak değerlendirilebilir mi?” Bu sorular, AI teknolojilerinin genetik bilimle kesiştiği her noktada daha çok konuşuluyor ve üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gerekiyor.
Genetik Kader Değildir
MAOA geni ve benzeri genetik yapılar, suça yatkınlık konusunda bilim dünyasına önemli veriler sunuyor. Ancak bu bilgilerin, kişinin suç işleyeceğini kesin olarak belirleyen bir unsur olduğu düşünülmemeli. Çünkü genetik yatkınlık, çevresel koşullarla şekillenir. Eğitim, aile desteği, sosyal ortam ve psikolojik destek gibi faktörler, bu yatkınlıkları olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilir.
Yapay zeka sistemlerinin bu alanda sunduğu imkânlar, yalnızca bilimsel analizleri derinleştirmekle kalmıyor; aynı zamanda gelecekte önleyici sosyal politikaların da daha veriye dayalı şekillenmesine yardımcı olabilir. Ancak unutulmamalı ki, suçun kaynağını yalnızca genetikte değil; insan yaşamının bütüncül gerçekliğinde aramak gerekir.